Özgür Kütüphane
Yazar Yaşar Özdemir ile Röportaj
Birkaç ay önce yazarın elime geçen iki kitabı “Kilit ve Anahtar” ile
yazarın kalemi ile tanıştım. Okurken daha ilk birkaç bölümde
aklıma gelen tek şey bu yazarla kitabı hakkında mutlaka sohbet
etmek oldu. Instagram sayfam için bir röportaj yapma teklifimi
kabul ettiğinde ise kitapları daha bir şevkle okudum. İlk kitabından
bu denli düzgün bir eser ortaya koyan Yaşar Özdemir’in kalemine
hayran olmamak elde değildi…
Yazmaya nasıl başladınız? Kaç yaşından beri yazıyorsunuz?
2019 yılında "Kilit" ile…
Gerçekten mi? Daha önce günce tarzı bile olsa karaladığınız
hiç olmadı mı?
Korkarım hayır… Lisedeki kompozisyonları saymazsak.
Hızlı temposu ve kurgusuna temel teşkil eden, detaylı araştırmalar ve bir takım gerçekleri alışılmamış bir dille okuyucuya sunarak akıcı bir anlatımla ilk kitabınız “Kilit” ile iddialı bir başlangıç yaptınız. Peki sizi bu kurguyu yazmaya iten neydi?
“Yazmak harika, aynı zamanda korkunç bir şey. Hafıza kuyusunun yıllar boyu
sıkıca kapalı duran kapağını açıveriyor” şeklinde güzel bir söylemi var Stephen King’in.
Kendimi bildim bileli okumayı severim ve çok okurum. Araştırmaya da
meraklıyımdır. Üniversitenin hemen ardından yurt dışına çıktım ve uzun
yıllar, toplamda yirmi beşten fazla farklı ülkede bulundum. Bu vesileyle
okuduklarımın ve araştırmalarımın yanına farklı coğrafyalara ait gözlemlerim
de eklendi. Tüm bunların birikmesiyle benim de hafıza kuyumun kapağı
kendiliğinden açılıverdi. Oluşturmaya çalıştığım kurgunun, bir yandan okura
okuma keyfi verirken diğer yanda okurun bilgi hazinesine katkı sağlamasını
arzuladım. Temel motivasyonum öğrendiklerimi geniş kitlelere aktarabilmekti.
Tarihsel olaylar, teknolojik ilerlemeler, siyaset, felsefe, psikoloji, teoloji ve
benzeri farklı disiplinlerde gerek öykünün içinde gerekse dip notlar
aracılığıyla önemli gördüğüm birtakım hususları aktarıp, farkındalık sağlamayı
hedefledim. Kurgunun temelindeki hedef tam olarak budur.

"Bazen bir sırrı gizlemenin en kolay yoludur, onu ulu orta bırakmak." -Kilit
Okuyan bir çok insanın kafasında oluşabilecek bir soru var. “Kurgu mu gerçek mi?” Kitabınız bu yönüyle sizce de kafa karıştırıyor mu?
Serinin ilk iki kitabında da arka kapak yazısını aynı söylemle bitirdim: “…bahsi geçen kişi ve olaylar hayal ürünü olmakla birlikte unutulmamalıdır
ki; var olan her şey gibi hayal gücünün de bir sınırı vardır.”
Tespitinize katılıyorum. Kurgu ile gerçeğin iç içe geçtiği bir öykü aslında
üçlememiz. Bu noktada anlatımın ne kadarının gerçek, ne kadarının kurgu
olduğu kararını okuyucunun değerlendirmesine bırakmak isterim.
Bilim kurgu ve tarihsel kurguyu harika harmanlayan, geçmişten günümüze binlerce yıllık din, siyaset, ekonomi, para kısacası emperyalizmi konu alan bana göre harika bir seriye imza attınız. Ben şahsen okurken soluksuz ve her sayfayı diğer sayfada ne olacağını merak ederek bitirdim iki kitabı da. Ki; 3. kitabı iple çekiyorum. 3. kitap ne zaman geliyor?
Yazarlık asli uğraşım değil. Dürüst olmak gerekirse yazarlık iddiasında da
değilim çünkü kendimle ilgili böyle bir iddiada bulunmanın edebiyat yolunda
ömürlerini harcamış ustalara saygısızlık olacağını değerlendiriyorum. Hali
hazırda Kapı’yı yazmaya başladım. İşimden ve ailemden arta kalan
zamanlarda yazmaya çalışıyorum ki; bu genelde geceleri – biraz da uykudan
feragat ederek- yapabildiğim bir şey. Bu nedenle net bir tarih verememekle
birlikte, bir aksilik olmaz ise seriyi yaklaşık altı yedi ayda tamamlayabileceğimi öngörüyorum.
Kilit ve Anahtarı yazmanız ne kadar sürdü? Benim en çok
merak ettiğim şeylerden birisi bu.
Mesleki alışkanlığım gereği yaptığım her şeye dair notlar alır ve bu notları
düzenli tablolar halinde saklarım. Bu nedenle sorunuza aşağıdaki gibi net yanıt
verebileceğim:
Kilit
Başlangıç – Bitiş : 12.02.19 – 29.05.20
Belirtilen aralıkta fiilen yazma ile geçen gün sayısı: 66
Anahtar
Başlangıç – Bitiş : 02.11.20 – 26.03.21
Belirtilen aralıkta fiilen yazma ile geçen gün sayısı: 46
Kitapları okurken hiç yerli bir yazar okuyorum hissine
kapılmadım. Yıllarca yurt dışında karakterlerin yer aldıkları
şehirlerde yaşamışçasına yazmıştınız. Polisiye tadı da yok değil
hani.
Birleşik Devletler, Suriye, Norveç ve Cebelitarık öyküde geçen ülkeler
arasından daha evvel bulunmadıklarım. Bunların dışında kalanların tamamını
görme fırsatım oldu. Ancak belirtmem gereken ufak bir detay; öykünün
tamamında ismi geçen cadde, sokak, kapı numarası gibi detayların ve
adreslere dair betimlemelerin tümünün bire bir doğru olduğu. Bu noktada
teknolojinin nimetlerinden yararlandığımı belirtmeliyim.

"Söz gerçektir. Sözün mührü ise yazı... Sayfa sesleri bu yüzden tedirgin eder zorbalığı!"
-Anahtar
Peki siz kitabınızı hangi kategoride sınıflandırıyorsunuz?
Tür olarak standart bir kalıba oturtamıyorum seriyi. Belirttiğiniz gibi öykü;
polisiye yönü de olmakla birlikte bir araştırma yazısı, tarihi roman ve az da
olsa bilim kurgu türlerinden de parçalar taşıyor. Bu sebeplerle eseri “yeni nesil
roman” şeklinde nitelendirmek de mümkün sanırım.
Kitapların içeriğinde çok fazla bilimsel bilgi var. Ayrıca fazlaca dipnot. Bu kadar ayrıntılı bir kitap yazmak motivasyonunuzu ya da konsantrasyonunuzu bozmadı mı?
Dip notların ve bilimsel verilerin bir kısmı için ilave araştırmalar yapma
ihtiyacı duydum elbette. Ancak bu durum yazarken benim de yeni bilgiler
edinmeme vesile olduğu için keyif aldım ve beklenenin aksine öyküye daha da
yoğunlaşabildim.
Serinin son kitabı bizi şaşırtacak mı? Hakkında neler söyleyebiliriz?
Son kitapla ilgili iki unsurun şimdiden garantisini verebilirim:
- Hemen hepimizin – ağırlıklı olarak kulaktan dolma söylemlerle – doğru
olduğunu kanıksadığımız temel bir söylencenin aslında çok ama çok eski bir
planın son aşaması olduğu gerçeği ile yüzleşeceğiz.
- Kapı en azından benim bugüne kadar okuduğum eserlerin hiç birinde
karşılaşmadığımız türden bir final ile tamamlanacak. İnşallah bu
gerçekleştiğinde, aslında üçlemeyle ilgili bugüne dek oluşan soru işaretlerinin
tamamına yakınının da yanıtlanmış olacağını öngörüyorum.